Artık daha zordur bazı şeylerden vazgeçmek, yada yeni kapılar açmak, risk alıp meydan okumak.
Hem heyecan ve adrenalin isteriz, hem de güvenli alanlarımızdan alışkanlıklarımızdan kopamayız, korkarız risk almak istemeyiz.
Dolayısıyla karar anlarında zorlanırız yaş ilerledikçe.
Ve sonrasında da başlar keşke’ler…
Hani şu meşhur sorumluluk atma ve bu vesile kendini haklı görmek adına sıralanan mazeretler…Sizin de şu türden keşkeleriniz var mı?
Keşke aklımı daha çok kullanabilseydim.
Keşke babamı daha çok öpseydim.
Keşke âşık olabilseydim.
Keşke üniversitenin ardından mastırı tamamlasaydım.
Keşke anneme onu ne kadar sevdiğimi söyleseydim.
Keşke kuruntularımdan kurtulabilseydim…
Keşke şiir yazabilseydim… Gibi.
Liste uzar, gider ve en önemlisi de ne kadar yakınsanız da devam eder.
Nedir bizi bu keşkelerden kurtaracak olan? Olan olmuş pişmanlıklar dile gelmiştir.
Burada durup bir nefes alalım.
“The Top Five Regrets of Dying” kitabından alıntı yapmak istiyorum.
Kitapta beş temel keşke ele alınıyor:
1. “Keşke kendi hayatımı yaşama cesaretini gösterebilseydim.”
2. “Keşke o kadar çok çalışmasaydım.”
3. “Keşke duygularımı açıklama cesareti gösterebilseydim.”
4. “Keşke arkadaşlarımla daha fazla görüşseydim.”
5. “Keşke daha mutlu olmama izin verseydim.”
Keşklerinize bir bakın. Bu “yaptıklarınızdan dolayı mı” ya da “yapmadıklarınızdan dolayı mı?”
Genel olarak “keşkeler” yapmadıklarımız için “şöyle şöyle yapsaydım” şeklindedir. “Şöyle şöyle yapmasaydım” şeklinde keşkelerimiz varsa, aslında kendimize, öğrendiklerimize haksızlık ettiğimiz anlamına gelebilir. Bizi biz yapan, aslında yaptıklarımızdan, olumsuz sonuçlananlardan öğrendiklerimiz değil mi?
Keşkeler denince hep aklıma Yeşim Türköz’ün ”büyü dükkânı” isimli psikodrama tekniği ile yazdığı o harika kitap gelir.
Kitapta büyü dükkânı vardır, birde yaşlı satıcı. Ve bu dükkânda ne kitap ne yiyecek ne de giysi satılır… ‘Sorunlarımız abarttığımız kadar değildir’ mesajını veren yaşlı satıcının müşterileriyle yaptığı manevi bir ticaret vardır.Ticaret, çünkü bu dükkânda hayattan istediğimiz her şeye, karşılığında yaşlı adamın istediği duyguları vererek sahip olabiliriz.
Para kelimesi yoktur bu kitapta. Her şey insan için…
-Her insanın yaşamında çok istediği ancak sahip olamadığı şeyler vardır.
-Ya da sahip olup kaybettiği şeyler
-Bazen de sahip olduğu ancak kurtulmak istediği şeyler…
Kısaca KEŞKE leri…
Ayrıca bu dükkânda isteyebileceğiniz her şey ama her şey vardır. Ancak sahip olabilmeniz için satıcının isteği bedelini ödemenizdir.
İlk müşteri mesela gençlik yıllarını almak istemektedir 20 yaşına dönmeyi hayal eder. Satıcıya sorar satıcı büyük bir keyifle bunun mümkün olduğunu söyler ve ekler o yaşlara dönebilmesinin bedeli mevcut tecrübeleri ve aklını dükkâna bırakması gerektiğidir…
Sekiz güzel hikâye, sekiz farklı konuda bu şekilde son bulur kitapta.Varın siz toparlayın konuyu şimdi…
Ben daha çok geçmişe mazi, geçmişten kolu kanadı kırılarak çıkanlara da gazi diyenlerdenim aslında…
Gün bu gün ve eğer tüm yaşadıklarımızDA ; ne yaptığımızı düşünerek, neden yaptığımızı ve nasıllarını gerçekten irdeleyerek yapıyorsak ; bence hiç sorun yok, sadece tercihlerimiz konusunda donanımlı olmamız, veri tabanlarımızı çeşitlendirmemiz yeterli olacaktır.
Sadece hayatımıza ”es” ler yapmak ve bunu alışkanlık haline getirmek yeterli olabilir diye düşünüyorum.
Mesela; Arada bir kimin için yaşıyoruz, merkezimiz neresidir diyebilsek…
İş hayatımızın varlığının yada çıktılarının hangi amaca hizmet ettiğini sorgulayabilsek…
Duygularımızı sürekli olarak kontrol etmek yerine açabilsek, açıklayabilsek kendimizi daha iyi ifade edebilsek…
Dostlarımızla sevgi dolu, neşeli birlikteliklerimizi arttırsak…
Ön yargılardan, toplum baskısından sıyrılsak ve mutluluğumuzu yaşayabilsek…
Belki o zaman keşkelerden kurtulabiliriz. Ne dersiniz?
Tabi bunlar genel ifadeler. Birde öyle karar anları var ki, gerçekten de akışınızı değiştiren önemli anlar…Bunlar şimdi okurken kolay gözüken, icra etmesi ise zor olan gerçekler…
İşte şimdi sihirli değnek elinizde…
Neyi değiştirirdiniz ki keşkeleriniz hiç bir zaman olmasın?
Ayşen Hamamcıoğlu