Hayal arzuların ve isteklerin normlaşmış halidir, gerçekleşecek ihtimallerin ise MÜSVEDDESİDİR..
Tüm duygular bu dünyaya ait çook kesif maddelerdir ve icra edilirler”
Merak ederim hep şans nedir?. Nerede başlar , hayatımıza girer ve çıkar…
“Şans hazır olana gelir “derim hep, fırsatlar her daim hayatımızda vardır, tek farklılık, bizim onları görebilir olmamızda
bunu sağlayan ise, konuya odaklanmamız ile başlıyor. İşte bu odaklanmayı biraz oyuna çevirecek ve renklendirecek olursak; bu sefer adı da HAYAL MÜSVEDDELERİMİZ olacak.. Sahne açılıyor ve oyun başlıyor.
Aynı söylemimizi birde kurumsallaştıracak olursak, evet artık bunun adına HEDEF diyebiliriz artık..
Oğlum küçük 5-6 yaşlarında, yazları Kekova, kale köyüne sık gideriz, akşamları çok güzeldir Kaleköy, Saman Yolundaki yıldızlar inciler gibi dizilir gökyüzüne bizde her gece oğlumla bahçede hayal kurarız, O da bayılır buna ..
ancak hayalleri kısa ve tanımsız o zamanlar, zaman, mekan içermiyor ne bileyim, tarifler yok. Tabii böyle olunca bence; hayal hayal olmaktan çıkıyor ve bir düşünceler karmaşasına dönüşüyor ve gerçekleşemiyor… ertesi gün balık tutmaya gidilecekti.. Hayalimiz ise sonraki gün soframızdaki balıktı..
SONUÇ= balık yemekti ..
OLAY= balığa gitmek…
HEDEF= avlanmaktı
iyi bir sonuç içinse ;
1-sabah erken gitmeli
2- oltayı suya salmalı
3-yemi doğru takmalı
4- sabırla beklemeliydik…
Niyetlerimiz kuracağımız hayallerle mekan buluyor yani
Oltayı almadan balığa çıkmak; kurmadığınız bir hayalin gerçekleşmesini beklemek kadar abestir, ben hiç balıkların sıçrayıp da tekneye düştüğünü duymadım görmedim.. Yeter ve gerek şartlardan biri gerçekleşmezse sonuç fiyaskodur .
Hayal kurmak çok önemlidir, dünyada tüm dahiler, kurdukları hayallerinin peşinden giderek ve tabii ki çok çalışarak gerçekleştirdiler icatlarını, onlar için hayalleri yapacaklarının manifestosu oldu hep …
Derim ki; niyet +gayret(eylem) + nasip = şans
Çok materyalist oldu diyeceksiniz belki ama, Olaylara böyle tanımlar yapmak, biz mühendislerin anlama ve kavrama şekli sanırım.
Savaşa giderken ele alınan kılıç-kalkan gibidir ” HAYAL KURMAK”. Tasarlanan ön gördüğünüz her şey bir kalkan oluşturur yaşarken insana, olaylar karşısında.
Bir arkadaşım var çokta başarılı bir iş adamı plaketler ödüller falan
Onun çok güzel bir yöntemi var şöyle; haftada 1 gün genelliklede cuma akşamları yapıyor kendisine hayal kurmak için 3saat ayırıyor ve her hafta farklı bir konu seçiyor, katagoriler yapmış; iş hayatı, ev hayatı, sosyal aktiviteleri, ne bileyim çocukları gibi hayatını oluşturan her şey için, ama her şey için aynen Montaigne‘in Denemelerindeki gibi, O da oturuyor ve düşünüyor hayal kuruyor. Hedef sonuç çıkarımlarında bulunuyor
Ne kadar güzel bir zaman dilimi, bir düşünün…. Denemesi, hiç de yorucu değil, nedersiniz?
Ben yaklaşık dört aydır yapıyorum, ben birde, her hayal kurma günümde, kendime ait kelimelerle bir cümle oluşturuyorum
İşte bu ay yazıma başlık olan cümlede bu hayal günlerimden bir örnek bir çıkarım.
Türkiye’de kuruluşundan beri üyesi olduğum fütüristler derneği, bizlere bu yöntemleri öğretiyor. Fütürist Jacque Fresco hayal kurmayı yönteme bağlayan yüzyıllık bir çınar, ayrıca Milenyum çağı dünya fütüristler derneğini kuran ve yön veren bir düşünür.. Venüs projesi ile gelecek yüzyılın şehirlerini tasarlayan mimar, HAYALİNİ KURUYOR, tasarımını yapıyor ve insanlığa sunarak gerçekleşmesi için ilk adımı atıyor adeta.. izlemediyseniz belgeselini eğer, google arama motorundan kolaylıkla erişebilirsiniz.
John Lennon ”IMAGINE” adlı şarkısında insanlık için hayalini çokta güzel dile getirmiş hatırlarsınız;
Cennetin olmadığını hayal et
Eğer denersen bu kolay
Altımızda cehennem yok
Üstümüzdeyse sadece gökyüzü var
Hayal et bütün insanlar
bu gün için yaşadığını…
Hiç ülke olmadığını hayal et
Bunu yapmak zor değil
Öldürecek ve uğruna ölecek bir şey yok
Ve din de yok
Hayal et bütün insanların
Hayatı barış içinde yaşadığını
Mülkiyetin olmadığını hayal et
Yapabilir misin merak ediyorum
Hırsa ve açgözlülüğe gerek yok
İnsanların kardeşliği
Hayat et bütün insanların
Tüm dünyayı paylaştığın
Benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin
Ama tek ben değilim
Umarım bir gün sen de bize katılırsın
Ve dünya yekvücut olarak yaşar
hayallerinizle kalın, hoşçakalın
YALIN YAŞAM
0 0 0
Yalnızlık ve yalınlık arasında bir bağ var mıdır, insan nerede yalnızlığa merhaba der, davet eder ve yalnızlığı ile çoğalır ..
Yada hangi hisler , çokluklar içinde yokluğu o derin yalnızlığı yaşatır..
Eskilerin bir sözü kulağımda ”nerede çokluk orada pislik.”
Genelde karışıklıkların fazlalaştığı durumlarda kullandığımız sözlerden ,
çocuklarımdan bilirim iki arkadaş gayet güzel oynarlar, ancak bir üçüncü geldiğinde illaki hizipleşme başlar..
Son yıllarda, yaşımın da etkisi ile olacak ki; 5- 6 sorunu bir arada çözemiyorum yada düşünemiyorum , artık notlar alıyor, önem sıralarına diziyor çoğu zamanda her biri için eylem planları hazırlıyorum..
Her şeyi yapmaya çalışırken hiç bir şey yapamadığını, herkes olmaya çalışırken hiç kimse olamadığını görüyor insan bir yerde..
Sade bir yaşam sanki beni daha çok motive ediyor artık, eskiden tüm işleri bir arada yapabilirdim. Sonrasında eksik ve yanlışları da düzeltmelerle hallederdim..
Oysa şimdi anlıyorum ki; bir seferde 4-4 lük yapmak, daha az yoruyormuş insani, Her ne yapıyorsan en iyi şekilde yapmak en doğrusu aslında..
Geçtiğimiz yıl gardolabımı yeniledim baştan aşağı öyle kilo aldığım yada verdiğim için değil.
Hani var ya, şu %20 ye %80 hikayesi, fazlaları çıkardım, verdim ..
Yani %20 de %100 verim alıyorum artık…
Ve öyle mutlu oluyorum ki, dolabımda artık bir gün gelirde nasılsa kullanırım diye sakladığım, belkide 4 senedir hiç giymediğim kıyafetler, yeni sahiplerini buldu ve artık hayatımda bana boşluk yaratıyorlar.. Şöyle ki;
-Tozlandıkları için arada kuru temizleyiciye yollan mıyorlar..
-Yer işgal ettikleri için esas kullanılacakları kapatmıyorlar..
-Her sezon toplu yazlık kışlık değişimlerinde iş gücü harcatmıyorlar..
-Nasıl olsa var, söylemimle ihtiyacın önüne geçmiyorlar..
Hani şu endüstride kullanılan 5-S programını sosyal yaşantımızı düzenlemek adına kullansak nasıl bir sonuç alırdık acaba;
1-seiri… son 2 yıldır kullanmadıklarınızı atın,
2-seiton…. en çok kullanılan oda ve eşyalarınızı düzenleyin,
3-seiso…. temizlik yapmak yerine kirlenmemesini sağlayın,
4-seiketsu…yapılacak işlerinizi standartlaştırın, günlük haftalık işler listesi vb.
5-shitsuke…tüm yaptıklarınızın devamlılığını sağlayın…
Kısaca ;
Zaman = Para = Değer(Yaşam Kalitesi)..
Ulaşılan sonuçların yüzde sekseni, ortaya koyduğumuz çabanın yüzde yirmisinden kaynaklanır”.
O zaman Para biriktirmek yatırım yapmak gibi kavramlar bir yerde zamanı biriktirmekten geçiyor .. Zaman ne kadar çoksa, iş üretebilirliğimiz de o kadar fazla oluyor demektir .
Aynı söylem dengede tutmakla, mutluluğumuzu sürekli kıldığımız, sosyal hayatımız ve onun en önemli dinamiklerinden biri olan dost kazanmak ve dost biriktirmek içinde geçerli..
Milenyum çağında artık hız en önemli değer.
Cem Yılmaz, Sinan Çetin, Okan Bayülgen , Mustafa Erdoğan… ülkemizde ki sadece siyah giyinenlerden.. zaman kazançlarını çok güzel sıralayanlardan..
Sinan Çetin küçük bir gardolabı olduğundan 2 senede bir kes alış verişe çıktığindan bahsediyor bir röpörtajında bayıldımmm.
Einstein vakit alıyor diye gardolabında 5 adet aynı tip kıyafet bulundururmuş..
Ne güzel.. dolabı aç-giy-çık…. aynaya bakmaya bile gerek yok süperrr..
“Her taş kütlesinin içinde bir heykel vardır, heykeltıraşın işi onu keşfetmektir” demiş Michelangelo …
Aguste Rodin ’ ise ” fazlalıkları atıyorum geriye heykel kalıyor” derken sadeleşmenin önemini çok güzel vurguluyor.
Hayatımız çok sade başlıyor, ancak kurslar eğitimler başarı kazanmak adı altında yarışlar… Ailemizin ”her kesten farklı benim çocuğum” istemleri, bizi onların gözünde çoğaltırken, odak noktalarımızı da arttırabiliyor, dağıtabiliyor..
(yıllarca bu şekilde doldurmaya çalıştıklarımızı ; yaş ilerledikçe boşaltmaya çalışıyoruz sadeleşmek isterken belkide , ne ilginç değil mi)
Eski yapılanmalarımız yatayda genişlerken, yani her şeyden bir miktar bilmek ve her konuda söylemler oluşturmak çok geride kaldı …
Bilgi kaynaklarına hızlı erişim sayesinde 2000 li yıllar artık dikey yapılanmaların kabul gördüğü uzmanlaşmanın olduğu bir dönem . Artık kurumlar tamamen uzmanların önderliğinde ilerlemek istiyor..
Bu vesile, toplumda her alanda uzman danışmanlar iş yapmaya başladılar..artık İnsanlar bir şeyler satın almak değil , bir şeyler öğrenmek istiyor zira.
Artık her işi yaparım diyen, hiç bir şeyi tam yapamıyor …Sadeleşmek, netleşmek ve uzmanlaşmak, sonuca varma da temel dinamiklerden…
İmalatta, mesleğimizde, sosyal yaşantımızda her şeyde yalın çizgiler bize hız kazandıracak gibi gözüküyor.
Kişiye özel hizmetler daha rövaşta
Tüketim toplumumuzun hedef şaşırtması da diyebiliriz belkide.. Tükettiklerimiz de ki çeşitlilik sonrası kişide oluşan yorgunluk, bıkkınlık yerini hedefe yerleştirilen diğer bir metaya bırakıyor …
Bu aralar size özel diyet programları yada sizin için hazırlanmış antremanlar yada yoga meditasyon çalışmaları, chek-uplar,…vb çok moda..
Oysa eskiden her şeyi daha sade yaşardık ve karışmadığı içinde lezzetleri ayırt edebilir, damak ta kalan tadı da tarifliyebilirdik…?
Yalnızlık da böyle, fazlalıkları attıkça tatlar çoğalıyor, sadeleştikçe sonuçlar netleşiyor..
sade olun, mutlu kalın